Lanet eder belki ama hatırlar

YAZIYORUM

4 Mayıs 2015

ayrilik2
Türk kahvesi gibi bir hastalığım var. Günde en az 2 kere içmezsem kahrolurum. Sadece bununla kalsa iyi. Toplantı olsun, ciddi bir iş yemeği olsun, evde olsun, fala bakan biri olsun ya da olmasın her defasında o fincan mutlaka kapanacak. Olsun ama şimdi nerde kapalı bir fincan görse beni hatırlar.

 

İstanbul kışın da baharda da soğuk olur. O da pek anlamazdı giyinmekten. Giyindikten sonra “Böyle olmuş mu?” hayatımızın vazgeçilmez sorularındandı. Mutlaka öyle olmuyordu da. “Donarsın öyle” deyip, bir anne nasıl çocuğunu kat kat giydirip astronota dönüştürürse öyle müdahale ederdim. Ama olsun şimdi evden çıkıp ince bi üşüdüğünde beni hatırlar.

Erken uyanmaktan nefret eden bir insanım. Kendim için olsa belki bi derece. Annemin 32 yıldır abime sabahın köründe kalkıp kahvaltı hazırlamasını 28 yıldır gereksiz bulmuş bir yandan da bunu ona yaptıran şeyin büyüsünü hayranlıkla izlemişimdir. Bir gün ben de kendimi ona her sabah kahvaltı hazırlarken buldum. Annemi anladım. Baya sevmekti. Evden kahvaltısız çıkılır mıydı? Zorla yedirirdim o tostu ya da omleti veya üşenmediysem krepi. Olsun şimdi işe giderken şöyle bi midesi kazınırsa beni hatırlar.

Bağırarak şarkı söylemek, anırırcasına gülmek, sinirlenince sağı solu indirmek, çok anlamsız bir anda kalkıp halay çekmek gibi atsan atılmayacak satsan satılmayacak huylarım var. Bir kirlilik olsam gürültü olurdum kesin. Ama olsun bir an evdeki sessizlik kulaklarını tırmalarsa beni hatırlar.

Şarkılar olmasa ölürüm. Arabaya bindiğimiz anda açılırdı müziğin sesi. Çalan her şarkıya “ayy bu benim şarkım” demek baya bilinen ve nefret edilen bir adetim. Birlikte çığrından çıkmış gibi söylediklerimiz vardı bir de. Olsun şimdi araba kullanırken o şarkılardan birine denk gelirse beni hatırlar.

Çok sık gittiğimiz restaurantlar vardı. Garsonların bizi kapıda görünce tebessüm ettiği.Ezbere geçtiğimiz yollar. Bağıra çağıra kavga ettiğimiz sokaklar. Oturup ağladığımız kaldırımlar. Yaralı diye eve alıp iyileştirdiğimiz hayvanlar. Sevindirdiğimiz çocuklar. Haksızlık etmeye başlamadan önce bana, kırgınlık yerine gülmekten ağladığımız sabahlar. Belki değişir diye sabrettiğim zamanlar. O uyurken hastanede geçirilen dakikalar. Hayatındaki herhangi bir şeye dönüştürmeseydi beni, vereceğim yıllar. Defalarca topladığım eşyalar. İlaçlar, doktorlar, yaralar.

Şimdi uzaktan bakıyorum da yaşanan her şey tam bir enkaz. Ya olsun bir gün bu yazıyı okursa belki lanet eder ama bir daha böyle sevilmeyeceğini hatırlar.